25 Eylül’de Halk oylaması yapılacak

 

İsviçreli seçmenler 25 Eylül 2022’de üç konu hakkında oy kullanacak.

Referanduma sunulan konu başlıkları söyle: “Yoğun (fabrika) hayvancılığa karşı girişim“, “AVS/AHV Reformu (AVS21)“ ve “Stopaj Vergisine İlişkin Federal Yasa’da Değişiklik”.Seçmenler mektup yolu, belirlenen pilot bölgelerde e-posta (elektronik posta) yolu ve 25 Eylül günü direk oylama sandığında oylarını kullanabileceklerdir.

 

AVS21 reformu ve yüksek KDV ile AVS’ni̇n ek finansmanı

 

AVS21 reformu, emeklilik sisteminin kadınlar aleyhine kabul edilemez bir şekilde parçalanmasından başka bir şey değildir. KDV artışı yoluyla AVS’nin ek finansmanına ilişkin yasa, finansmanına yardımcı olması gereken bu reformla organik olarak bağlantılıdır.

AVS21 tarafından öngörülen temel tedbir, halkın kısa bir süre önce PV2020 emeklilik reformunu sert bir şekilde reddederek bunu reddetmesine ve Kadın Grevi tarafından ortaya konan açık ve kitlesel taleplere rağmen, kadınlar için emeklilik yaşının 65’e yükseltilmesidir. Ancak bugün, 2019’da emekli olacak kadınların yarısı ayda 1.770 CHF’den daha az AVS emekli maaşıyla geçinmek zorunda. Mevcut emeklilerin neredeyse üçte birinin 2. sütun emeklilik maaşı yoktur. Ve eğer bir tane alırlarsa, ortalama olarak erkeklerin aldığı miktarın yaklaşık yarısı kadardır. Kadınların aşırı temsil edildiği bazı sektörlerde, 2. sütun emekli maaşlarının aylık 500 ila 800 frank arasında olması yaygındır. Kadınlardan bir yıllık emekli maaşı almak, onlardan yılda 1.200 frank çalmakla eşdeğerdir!

Sözde “tazminatlar” kötü bir şaka gibi. Düşük ücretlerle çalışan kadınlara yönelik ek ödemeler tamamen yetersizdir. Erken emeklilik olanakları aslında daha da kısıtlayıcı hale gelmektedir. Ve bu tazminatlar sadece “geçiş neslini” ilgilendirmektedir; daha sonra emekli olan kadınlar herhangi bir tazminat almadan fazladan bir yıl çalışmak zorunda kalacaklardır.

AVS’nin KDV artışı yoluyla ek finansmanı – organik olarak AVS21 ile bağlantılı – KDV’de %0.4’lük bir artış anlamına gelmektedir. Bu, tüm vergiler arasında en antisosyal olanıdır ve en yoksul insanların satın alma gücünü sert bir şekilde vururken (bu artış AVS21 tarafından öngörülen sözde “tazminatları” neredeyse sıfıra indirecektir), zenginler için acısızdır. Bu artış iki nedenden ötürü reddedilmelidir: KDV’nin sosyal açıdan adaletsiz olması ve AVS21 ile bağlantılı olması.

Bu ülkedeki burjuvazinin kısa bir süre önce, hiçbir ek fayda sağlamayan, ancak en azından daha fazla parçalanma ihtiyacını ortadan kaldıracağı vaat edilen AVS için ek fonla birleştirerek skandal bir şekilde sermaye yanlısı bir kurumlar vergisi reformunu (RFFA) halk oylamasında geçirebildiğini seçmenlere hatırlatmak gerekir. Ancak vaatler sadece onlara inananlar için bağlayıcıdır: sermaye için vergi indirimleri ve bunun sonucunda kamu otoriteleri için vergi geliri kaybı somut bir gerçeklik haline geldi ve sağ kanat hala AVS’nin ortadan kaldırılması için bastırıyor.

Bununla birlikte, AVS’nin mali durumu Sağ’ın iddia ettiği gibi felaket olmaktan çok uzaktır. 2020 yılında AVS fonuna 1,9 milyar frank ödenmiştir. Fonun varlıkları 2000 yılında 22,7 milyar frank iken 2020 sonunda 47,15 milyar franka yükselmiştir. Dolayısıyla mali nedenlerle yapılacak bir reform acil bir gereklilik değildir. Dahası, İsviçre’de “eşit işe eşit ücret” ilkesini uygulayacak siyasi irade olsaydı, AVS katkıları reforma gerek kalmayacak kadar artacaktı.

AVS21’e ve buna bağlı KDV artışına kararlılıkla karşı durulmalıdır. Bunun nedeni, başından beri yetersizlikleri ve çarpıklıkları ayyuka çıkmış olan mevcut emeklilik sisteminden memnun olunması değildir. Eşitsiz, pahalı ve güvensiz olan üç sütunlu sistemin, herkese ayda en az 4.000 frank emekli maaşı garanti edecek tam bir kullandığın kadar öde sistemi ve gerçek halk emekliliği ile değiştirilmelidir. Para vardır, ancak zenginlerin cebinde birikmesine izin verilmemeli, AVS21’in kadınların emekli maaşlarını çalma girişimi reddedilmelidir.

 

Stopaj vergisine ilişkin federal yasa değişikliği

 

Fon toplayan şirketler ve kamu kurumları bunu tahvil ihraç ederek yaparlar. Tahvil satın alan – ve böylece ihraç edene borç veren – herkes bunlardan faiz alır. Konfederasyon şu anda gelir ve servet vergilerini karşılamak için İsviçre tahvillerinden kazanılan faiz üzerinden %35 stopaj vergisi almaktadır. Bu stopaj vergisi, ellerindeki tahvillerden elde edilen faizin doğru beyan edilmesi halinde İsviçre’de ikamet edenlere otomatik olarak iade edilir. Ancak bu verginin yurt dışında ikamet eden kişiler için alınması daha karmaşık olacaktır.Bu da diğer ülkeler bu vergiyi almazsa veya daha düşük bir oranda alsa bile İsviçre’de tahvil ihraç etmeyi caydırıcı hale getirecek ve İsviçre şirketlerini, tahvillerini diğer finans merkezlerinde ihraç etmeye teşvik edecektir. Bu da sonuçta Konfederasyon ve kantonlar için önlenebilir vergi kayıplarına neden olacaktır. Bu nedenle Federal Meclis’teki sağcı çoğunluk, bu stopaj vergisini kaldırmak için bir reform hazırladı. Ve kanundaki bu değişikliği, İsviçre tahvilleri (şu anda ‰ 1,5) ve bazı yabancı menkul kıymetler (şu anda ‰ 3) üzerindeki alım satım damga vergisini kaldırmak için kullandı. Konfederasyon vergi gelirlerinin yılda 275 milyon CHF’ye kadar düşmesini bekliyor.

Bu reform onaylanırsa, yeni bir vergi lütfundan, büyük şirketler için yeni bir ayrıcalıktan (ve kendilerini finanse etmek için tahvil toplamadıkları için KOBİ’leri ilgilendirmeyen), bankacılık lobisi ve sadece onun için bir zaferden başka bir anlam taşımayacaktır. Bu reform hiçbir ekonomik fayda sağlamayacak ve sadece 200 kadar çok büyük şirketin ayrıcalıklarını arttıracak ve finansal spekülasyonu teşvik edecektir.

Aslında stopaj vergisinin varlığının, amacı vergi kaçakçılığıyla mücadele etmek gibiiyi bir nedeni vardır. Geri ödemesini alabilmek için, bir vergi mükellefinin elindeki tahvillerin faizini doğru bir şekilde beyan etmesi gerekmektedir. Söz konusu stopaj vergisinin %35’lik tutarı, vergileri doğru bir şekilde ödemek için yeterli bir teşviktir. Kaldırılması, mali oligarşi için vergi kaçırmayı kolaylaştıran bir karşı teşvikten başka bir şey değildir (işçiler gelirlerini son kuruşuna kadar beyan etmek zorunda kalırken).

Bu yılın başında halkın, mali oligarşiye sadece bir ayrıcalık daha getirecek olan damga vergisinin kaldırılmasını büyük bir çoğunlukla reddettiğini de hatırlayalım. Damga vergisi aslında bu işlemlerin KDV’ye tabi olmamasını telafi etmektedir. Kaldırılması sadece buna hiç ihtiyacı olmayan birkaç büyük şirkete daha “yardımcı” olacaktır.

Bugün İsviçre ekonomisinde de uygulamalarına rastladığımız burjuva iktisat teorisi “TrickleDown(Damlama teorisi)”nin şimdiye kadar tek bir etkisi olmuştur: kamu gelirlerine zarar verecek şekilde ve kanıtlanmış herhangi bir ekonomik fayda olmaksızın zenginliği mali sermayenin cebine akıtmak. Bunun verdiği zarar 1980’lerden bu yana yeterince büyük olmuştur. İsviçre BM tarafından bile vergi cenneti olarak sınıflandırılmışken, sağ muhafazakâr kesimin iddia ettiği gibi, İsviçre’de sermaye ve en zengin insanlar üzerinde hala çok fazla vebaşka yerlerde olmayan vergiler olduğunu iddia etmek kocaman bir yalandır.

Bu reformun vergi sonuçları da Konfederasyon tarafından hafife alınacaktır. Referandum komitesi vergi kayıplarının yılda 600 ila 800 milyon arasında olacağını tahmin ediyor. Bu kayıplar telafi edilemeyecek ve hepimiz, ister kişisel vergilerdeki artışla ister kamu hizmetlerindeki kesintilerle olsun bunları ödemek zorunda kalacağız. Bu açıdan bu reformun kabul edilmesini engellemek temel bir sınıf mücadelesidir.

 

Yoğun hayvancılığa karşı girişim

 

Ağırlıklı olarak hayvan hakları gruplarından oluşan bir komite tarafından başlatılan yoğun hayvancılığın yasaklanması girişimi, “hayvansal ürünlerin üretimini mümkün olduğunca verimli hale getirmeyi amaçlayan ve hayvancılığı doğal ortamından kopararak sistematik olarak baltalayan ve endüstriyel hayvancılık” olarak tanımlanan yoğun hayvancılığın yasaklanmasını ve federal hükümetin hayvancılık koşulları ve hayvansal ürünlerin ithalatına ilişkin olarak girişim metnini dikkate alan bir dizi standart yayınlamasını talep ediyor. Yapılan yatırımların amorti edilebilmesi için 25 yıllık bir geçiş dönemi öngörmekte ve geçiş hükümlerinde uygulama kanununun en azından 2018 BioSuisse Uygulama Kurallarına uygun olması gerektiğini belirtmektedir.

Şu anda var olan endüstriyel gıda sistemi, özellikle de yoğun hayvancılık, gerektirdiği içme suyu, ekilebilir arazi ve enerji miktarı ve neden olduğu kirlilik nedeniyle ekolojik olarak sürdürülemezdir. Ayrıca, gıda üretiminin DTÖ kurallarının dışına çıkarılmasının, serbest ticaretin yerine gıda egemenliğinin ikame edilmesi elzemdir. Ancak, sonuçlarına ilişkin yasal bir netlik bulunmuyor.

Konfederasyon uygulama mevzuatını hazırlarken ne kadar hareket alanına sahip olacaktır? İthalata yönelik tedbirler yabancı ürünler için eşdeğer standartlar getirecek mi, getirmeyecek mi? BioSuisse standartları gerçekten bağlayıcı mı yoksa sadece göstermelik mi (özel, ticari bir etiketin Anayasa’da yer alması en hafif tabirle zaten garip)? Bunun fiyatlar açısından sonuçları ne olur? Ne girişimcilerin ne de muhaliflerin bu sorulara net cevapları var. Başlatıcılar, metinlerinin radikal değişiklikler getireceğini… ve çiftliklerin %95’inin hiçbir şeyi değiştirmek zorunda kalmayacağını söylüyorlar. Muhalifler felaket vaat ediyor… ve İsviçre’de zaten yoğun hayvancılık yapılmadığı için hiçbir şeyin değişmeyeceğini söylüyorlar.

Tüm bu belirsizliklere rağmen, yoğun hayvancılığa karşı girişim, İsviçre’de endüstriyel hayvan üretimine 25 yıl içinde son verilmesini talep ediyor. Şu anda hayvanların büyük bir kısmı fabrika benzeri büyük besi çiftliklerinde yaşamaktadır.Domuzların %50’si ve besi tavuklarının %90’ı asla açık havaya çıkarılmadan yetiştiriliyorlar. İşte bu noktada devreye giren girişim, örneğin hayvanlar arasında etkileşime, açık havaya erişime ve aynı zamanda gereksiz acıyı mümkün olduğunca önleyen kesim koşullarına (örneğin kesimhaneye nakil süresini kısaltarak) izin veren alanlar talep etmektedir. Mevcut acil iklim koşullarında, bugün bildiğimiz şekliyle fabrika çiftçiliği sona ermelidir. Bu girişim, hayvanlara ve doğal kaynaklara daha saygılı, geleceğe yönelik bir tarım için sadece bir ilk adımdır. (Arkadaş)