Yoksulluğu cezalandırmak yerine temel hakları tanıyın!

 

 

İsviçre Sendikalar Birliği’nin(USS) Göç Konferansına katılanlar, göçmenler için güvencesizlik ve dışlanma değil, temel haklar çağrısında bulundu

USS’nin4 Eylül’de Bern’de düzenlediği Göç Konferansı’na yaklaşık altmış kişi katıldı. Konferansın gündeminde; durum raporları, çalışma gruplarının kendiiçlerinde ve karşılıklı tartışmaları ve son olarak iki kararın onaylanması yer aldı.

Sonuç açık ve koronavirüs krizi bu gerçeği daha da büyütmüştür: Göçmenler ülkemizde sistemik bir öneme sahip olmakla birlikte giderek daha güvencesiz, her türlü siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel katılıma karşı ayrımcılığa uğrayan, aynı zamanda dışlanan bir nüfustur.Daha da kötüsü bu kişilerin, herhangi bir zorunluluk durumunda devletten yardım istemeleri halinde, oturma veya yerleşme izinlerini kaybedebilmekte ya da bu izinleri bir alt kategoriye düşürülebilmektedir.”Pandemiden bu yana insanlar sosyal yardım talep etmekten korktukları için güvencesiz bir duruma düştüler” diyen USS Göç Komitesi başkanı Hilmi Gashi, birçok kalıcı oturumu olan kişinin, sonuçlarından -haklı olarak – korktuğu için sosyal yardıma başvurmaktan kaçındığını vurgulayarak, “kısıtlayıcı mekanizmalar yaratırsak, çalışan veya maaşı yetmeyen insanları cezalandırırsak entegrasyondan söz edemeyiz” dedi.

Her gün eşit fırsatlar, katılım hakları ve İsviçre pasaportu olmayan üyelerinin kalış güvenliği için çalıştığını iddia eden USS’ye göre, bu uygulamalar “topluma ve demokrasiye zararlı” gerçekler. Ve bunlar birbirinden izole vakalar değil. Unia’nın göç alanında uzman sekreteri Marie SaulnierBloch, “Ülkemizde yaşayanların dörtte birinin İsviçre pasaportu yok. Bugün İsviçre’de çalışılan her üç saatten biri İsviçre vatandaşı olmayan kişiler tarafından yürütülmektedir. Sosyal sigortayı ağırlıklı olarak yabancılar finanse ediyor. Tartışma sürekli olarak göçmenlerin “maliyeti” üzerine odaklanıyor, ancak toplumumuza, ekonomimize ve kültürümüze getirdikleri temel ağırlık konusunda tam bir cehalet var ” diye vurguluyor.

 

Dayanışma

Bu bağlamda konferans katılımcıları, “Yoksulluk suç değildir” ve “Demokrasideki açığı kapatmak için” başlıklı iki kararı kabul ederek, kökeni ve milliyeti ne olursa olsun herkes için ekonomik güvence ve katılım taleplerini yeniden teyit etmişlerdir. Birincisi, yoksullara karşı değil, yoksulluğa karşı mücadele çağrısıdır. “Göçmenler de dayanışma topluluğunun bir parçasıdır. Güvencesiz iş ve yaşam koşullarında bulunan tüm insanlar, acil durumlarda sonuçlarından korkmadan destek almalıdır.” USS’ye göre, sosyal yardım almak yetkililer tarafından entegrasyon eksikliği olarak yorumlanmamalı ve yaptırım uygulanmamalıdır. Sendikalar 4000 frank asgari ücret için kampanya yürüttüğünde, Hilmi Gashi, “burjuva sağı, işverenlerin bu önlemi finanse edemediğini ve sosyal yardımın düşük ücretlere yardımcı olmak için hazır olduğunu söyledi. Ve bugün aynı kişiler bize diyor ki, yabancılar sosyal yardıma muhtaçsa, bunun sebebi entegre olamamalarıdır… Bu sözler bir skandaldır!” dedi. Marie SaulnierBloch ise, “insanlar sosyal yardıma başvurmalarının, çaba göstermemelerinden kaynaklanmadığını göstermelidir, ancak çalışıp prim ödedikten sonra işinizi kaybetmenin veya hastalanmanın bireysel bir kusur olduğunu düşünmek kabul edilemez! Geçinmeyi zar zor hâle getiren ve yarattığı yoksulluğu kabul etmeyen, güvencesiz çalışma koşulları ve düşük ücretler yaratan bu politikaya hayır” dedi.

Karar ayrıca, Yabancılar ve Entegrasyon Yasası’nın (LEI) daha fazlasertleştirilmesine de karşı çıkıyor. Hilmi Gashi, “Karin Keller-Sutter,Bakanlığı’nın, Avrupa vatandaşı olmayanlar için yeni kısıtlamalar önereceğini bildirdi. Örneğin, göçmenlerin sosyal yardıma erişiminin sınırlandırılması, F oturumu alma koşullarının sertleştirilmesi ve hatta C oturumlarının B oturumuna indirilmesinin kolaylaştırılması. Bizim için LEI, entegrasyonu teşvik etmek ve yoksulluğu ihraç ederek cezalandırmamak anlamına gelen birincil hedefini yerine getirmelidir” dedi. Marie SaulnierBloch için, Ocak 2019’da LEI revizyonundan bu yana yabancıların durumunungüvencesiz hâle geldiğini belirterek, “Hâlâ bir C oturumununkalıcı olduğu konusunda önyargılı bir fikir var, ancak artık durum böyle değil!” diyor.

 

Eşitlik

İkinci karar, bir işgücü olarak göçmenlerin, eşitlik hakkını tanımadan işgücünden yararlanan ayrımcı bir politikayı kınıyor. Göçmenlerin hakları için birlik ve mücadele içinde olduklarını iddia eden sendikalar, Lisa Mazzone ve Paul Rechsteiner’in ikinci nesil yabancıların vatandaşlığa alınmasının kolaylaştırılması ve İsviçre’de doğanların İsviçre vatandaşlığı kazanması yönündeki meclis önergelerini destekliyor.

Hilmi Gashi“Doğrudan demokrasi, hepimizin vatandaşlığa alınmasından ve katılımından büyük fayda sağlayacaktır. Ekonomik olarak, insanlar da daha iyi durumda olurdu. EPFZ tarafından yapılan bir araştırma, vatandaşlığa alınan kişilerin daha iyi maaş aldığını, daha az ayrımcılığa uğradığını ve iş ve siyaset bağlamında karar alma sürecine dahil olduğunu açıkça gösteriyor ”diyor.

Bu nedenle Konferans, burada doğan ve doğumları sırasında ebeveynleri İsviçre’de ikamet eden çocukların toprak hakkını, dört yıl ikamet ettikten sonra vatandaşlık kazanmalarını ve yabancıların siyasi ve sosyal hayata tam entegre olmaları, katılma, oy kullanma, seçme ve seçilme haklarının tanınmasını bu şekilde talep etmektedir. USS, “vatandaşlık kazanılmamalıdır” (kazanılacak bir şey değil bir insan hakkıdır) diye hatırlatıyor.

 

Kaynak: https://www.evenement.ch

Çeviren: Metin Alan